Fatiha Suresi, Müddesir suresinden sonra Mekke'de inmiştir. 7 ayetten oluşmaktadır. Tam olarak inen ilk suredir. Resmi sıralamada birinci, nüzul sırası itibarıyla beşinci sûredir. Kur'an'ın ilk sûresi olduğu için açış yapan, açan manasına "Fâtiha" denilmiştir. Halk arasında yaygın olarak "El-Hamdülillah" suresi olarak da bilinir. Bu sureye "ana kitap" manasında "Ümmü'l-Kitâp", "dinin esaslarını ihtiva eden" manasında "el-Esâs" isimleri verildiği gibi, ana hatlarıyla İslâm'ı anlattığı için "el-Vâfiye" ve "el-Seb'u'l-Mesânî", birçok sırrı taşıdığı için "el-Kenz" gibi isimler de verilmiştir. Peygamberimiz "Fâtiha'yı okumayanın namazı olmaz" buyurmuştur. Bundan dolayı beş vakit namazın her rek'atında bu sûreyi okumak vâciptir. Namaz kılan her Müslüman, bu sureyi günde kırk kere okumaktadır.
Bismillahirrahmanirrahim.
"Elhamdü lillâhi rabbil’alemin. Errahmânir’rahim. Mâliki yevmiddin. İyyâke na’budü ve iyyâke neste’în, İhdinessırâtel müstâkim. Sırâtellezîne en’amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn."
Anlamı : "Hamd, âlemlerin Rabbi, merhametli olan, merhamet eden ve Din Günü’nün sahibi olan Allah’a mahsustur. (Allahım!) Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz. Bizi doğru yola, nimete erdirdiğin kimselerin, gazaba uğramayanların, sapmayanların yoluna eriştir. "
Manası itibariyle Fâtiha, en büyük dua ve münâcâttır. Kur'an'ın ihtiva ettiği esaslar ana hatlarıyla Fâtiha'da vardır. Fâtiha'da, övgüye ve ibadete lâyık tek Allah'ın varlığı, O'nun hakimiyeti, kulluğun yalnız Allah'a yapılacağı, yardımın yalnızca Allah'tan geldiği, doğru yola varmanın da doğru yoldan sapmanın da Allah'ın iradesine dayandığı, hayrı ve şerri yaratanın Allah olduğu hususları ifade edilmiştir. Ayrıca bu surede Allah'ın "rabb", "rahman" ve "rahim" gibi yüce sıfatlarından da bahsedilmektedir. Rab; terbiye eden, besleyip büyüten, istediği şekle sokan, kullarına "yap, yapma!" diye tekliflerde bulunan, bazen sevindiren, bazen korkutan ve yavaş yavaş yetiştirip kemâle erdiren demektir.
Rahmân, bu surede Allâh'ın ikinci sıfatı olup pek merhametli, sonsuz ve umûmî rahmet sahibi demektir. Başka bir deyişle Rahmân; her varlığa yaradılışının gerektirdiği gayeye göre bir takım kabiliyetler veren, şahsının ve türünün yaşaması için gereken her şeyi hepsine birden, bunların isteyip istemediğine, çalışıp çalışmadığına, îmanlı veya îmansız olduğuna bakmayarak vermiş olan ezelî, geniş, sonsuz rahmet sahibi demektir. Rahîm; çok merhamet edici demektir. Bu da, Allah'ın üçüncü sıfatıdır. Allah'ın Rahîm sıfatını taşımasının anlamı şudur: Akıl ve iradeye, iyiyi kötüden seçme kudretine sahip olarak yaratmış olduğu insanlara Allah, rahman sıfatının gerektirdiğinden fazla olarak, çalışmalarının karşılığı artı nimetler verir. Allah'ın bu nimetlerine kavuşmak için her şeyden evvel, insanın iradesini kullanarak çalışması, Allah'ın gösterdiği yoldan yürümesi gerekir. Allah isterse onun bir amelini bin bir mükâfat ile de karşılar. Bu rahîm sıfatının gereğidir.
"Mâliki yevmi'd-dîn" (Din Günü'nün Sahibi), Yüce Allah'ın surede geçen diğer sıfatıdır. Bu sıfatı gereğince Allah, insanın yaptığı her iyi ve kötü işin karşılığını mutlaka ahirette verir.
Fâtiha'da Allâh'ın yüce sıfatları böylece belirtildikten sonra, bu sıfatlara sahip Allah'a karşı kulun tutum ve davranışlarının nasıl olması gerektiği ifade edilir. Kul, yalnızca bu yüce sıfatlara sahip Allah'a ibadet etmeli ve ona sığınmalı, ondan kendisini hidayete erdirmesini dilemelidir.