Doğu Anadolu Bölgesinde Erzurum ili sınırları içinde, Bingöl Dağından çıkar. Nehrin ilk kaynağı Erzurum şehrine 40 km. güneydedir. Türkiye toprakları içindeki uzunluğu 435 km. olan Aras nehri, gene Erzurum güneyinde Palandöken, Şahvelet, Nalbant ve Sâkaltutan dağlarından gelen kolları aldıktan sonra daha genişler, kuvvetlenir. Türkiye topraklarından çıktıktan sonra da sınır boyunca akan Aras nehri Hazar Denizi’ne dökülür. İlk kaynağından denize döküldüğü noktaya kadar uzunluğu 920 km. dir.
Nehrin akış yönü, Erzurum’dan itibaren kuzey-doğuya doğrudur. Bu akış sırasında Topçu ve Sakaltutan dağları arasındaki dar bir boğazdan geçer, Pasinler ovasına girer. Pasin Çayı ovanın güneyinde, batı yönünden gelerek Aras nehrine karışır. Biraz daha aktıktan sonra Trabzon-Erzurum şosesinin üstünden geçtiği 7 gözlü Çoban Köprüsü nehrin iki kıyısını birleştirir. Pasinler Ovası’ndan sonra, Hazar Denizi’ne kadar daha birçok dar boğazlardan geçer. Yer yer ovalarla genişler.
Aras’ın geçtiği vadilerin iklimi oldukça ılıktır. Dağlardan inen suların da yardımı ile ılık iklim bitkilerinin yetişmesine elverişlidir. Aras vadisi, ilk çağlardan bu yana, çevrede yaşamış çeşitli milletlerin kurdukları devletlere sınır vazifesi görmüştür. Eski Urartu ve Medye devletleri ile İskender’in kurmuş olduğu imparatorluğun kuzey sınırları Aras’ın orta bölgesine kadar dayanıyordu. Bundan başka İran ile Rusya arasında imzalanan Türkmen-Çay anlaşması (22 şubat 1828) gereğince iki memleketin sınırları Aras üzerinde tespit edildi. Moskova ve Kars anlaşmalarınca belirtilen Türk-Sovyet sınırları da o dönemde (1921 ) 140 kilometrelik bir uzunlukla Aras vadisi boyunca gidecek şekilde belirlenmişti.
Aras’ın mecrası Erzurum ve Kars yaylalarında doğal bir yol vazifesi görür. Türkiye ile Rusya arasındaki 1877 ve 1914 savaşları hep bu çevrede geçmiştir.
Aras nehrinin eski adları başka milletlerce türlü şekillerde söylenmiştir. İranlılar Nahri – Aras, Araplar Âl-Ras derler. İlk adı Arakses’tir. Nehrin vadisinin ilk çağlardan bu yana bir İskan bölgesi olması dolayısı ile din kitaplarında ve daha sonra yazılmış tarihlerde Aras türlü efsanelere de konu teşkil etmektedir. Akdeniz çevresinde yerleşmiş milletlerin Aras vadisinde yerleşen milletlerle ilk temaslarının İskender daha sonra Roma İmparatorlarından Pompeius zamanında olduğu anlaşılmaktadır. İslamlıktan önce bu çevrede sayısız Yahudi merkezi bulunduğu ileri sürülmektedir. Kur’an’da da kayıtlı bulunan Hz.Musa menkıbelerinde adı geçen iki denizin birleştiği noktanın Aras’ın Hazar Denizi’ne dökülmeden önce Kür nehri ile birleştiği nokta olduğu sanılmaktadır. Gene Kuran’da adı geçen Ashab-al Ras ülkesinde yaşayan Ad ve Samud kavimlerinden kalma şehirlerin harabeleri Aras vadisinde bulunmaktadır.
Bir rivayete göre çevrede 1000 kadar şehir, 5.000 kadar da köy harabesi vardı. Diğer bir söylentiye göre Ashab-al Ras ülkesi Ağrı Dağı ile Aras nehri arasındadır. Tanrı, emirlerine, karşı gelen Ras kavminin üzerine Hicaz’dan Haris ve Huvayris dağlarını göndermiş, Ras kavmi bu dağların altında kalarak ezilmiştir. Araplar, Büyük Ağrı Dağı’na Haris, Küçük Ağrı Dağı’na da Huvayris derler. Aras suyunun birçok hastalıklara deva olduğu yolunda eskiden kalma bir inanış, bu nehrin Cennet’ten çıkan dört nehirden biri olduğu efsanesine dayanır.