Sünnet, Hz. Peygamber'in devamlı olarak yaptığı ve bir mazeret olmaksızın terketmediği şeydir.
Hz. Peygamber'in farz ve vacip olmayarak yaptığı ve bize emrettiği ibadetlerdir.
Birisini bir şey yaparken görüp de bir şey demezse veya onu yapın derse, o da sünnet olur. Burada yapılan işi beğenmesi, o işe razı olması ve bundan sonra bu işin yapılmasını emretmesi, o işin sünnet olduğunu gösteriyor.
"Namaz kılmak" bir farzdır, ayrıntısı ise hadislere bırakılmıştır. Namazların rekat sayıları, kılınma biçimleri ayette ayrıntıları ile verilmiş değildir. İşte o zaman sünnetlere uymamız gerekecek, "Ben namazı nasıl kılıyorsam siz de öyle kılın." Yani sünnetler ile namazın nasıl kılınacağı anlatılmaktadır.
"Allah’ın kitabına, Peygamberin sünnetine sarılırsanız hiç sapıtmazsınız." (Hakim)
"Ümmetim bozulunca, sünnetime uyana şehid sevabı verilir." (Hakim)
"Sünnetimden yüz çeviren benden değildir." (Müslim)
Farz, Vacip ve Sünnet arasındaki fark: Farzı inkar eden kimse dinden çıkar, vacibi inkar eden kimse dinden çıkmaz ama günah işlemiş olur, sünnette vacip kadar olmasa da inkar eden kimse yine günah işlemiş olur. Ama aralarında fark vardır, örneğin; namazın vaciplerinden herhangi birinin terk edilmesi namazı bozmaz. Namazın vaciplerinden biri sehven terk edilmişse sehiv secdesi yapmak gerekir. Eğer kasten terk edilmişse, namazın iade edilmesi yani yeniden kılınması gerekir. Namazda sünneti terk etmek, namazı bozmaz, sehiv secdesi yapmayı da gerektirmez. Ama kasten sünnetlerin terk edilmeleri, alınacak sevabı azaltan davranışlardır.
Vacipleri kasten terk etmek namazın yeniden kılınması gerektirir. Sünnetleri kasten terk etmek namazın yeniden kılınması gerektirmez ama namazın sevabı azaltır.